Stockholm sendromu nedir, kimlerde görülür, nasıl meydana gelir… Bu sorulara cevap vermeden önce insan bilincini önce biraz anlamak gerekir. Stockholm sendromu (Stockholm syndrome) aslında insan bilincinde yer alan hayatta kalma içgüdüsü ile ortaya çıkar.
En kısa tabiri ile kurbanların, karşılarındaki kişi ile yakınlık duyma ilişkisi içine girdiği bir sendrom olarak tanımlanabilir. Stockholm sendromunda, rehine ile rehin alan kişi arasındaki iletişimden doğan bir yakınlıkla, duygusal anlamda ortaya çıkan sempati duyma duygusu ön plandadır. Stockholm sendromu nedir, stockholm sendromu belirtileri nelerdir? Eğer rehine ve rehin ilişkisini daha yakından tanımak istiyorsanız, Stockholm sendromu belirtileri, etkileri ve çözüm yollarından bahsettiğimiz bu yazımızı okumaya devam edebilirsiniz.
Stockholm sendromu halk arasında gittikçe bilinirliği daha fazla artan bir sendrom çeşidi. Ancak tam olarak stockholm sendromu nedir biliyor muyuz? Aslında yoğun duygusal ve psikolojik baskının ortaya koyduğu bu durum hakkında bilinçlenmek, belki de kendinize dönüp bakmanızı sağlayacaktır. Stockholm sendromu günlük konuşmalarda bile karşınıza çıkabilir… Ancak ciddiye alınması gereken ve üzerine düşülmediğinde kişiye oldukça zarar veren sendromların başında gelmektedir.
Stockholm sendromunun hikayesi aslında 1973 yılında gerçekleştirilen bir banka soygununa dayanıyor… Rehineler ve banka soyguncuları arasında oluşan iletişimde rehinelerin psikolojik durumları incelendiğinde ortaya ilginç bir sonuç çıkıyor: 6 gün boyunca banka kasasında rehin tutulan banka çalışanları, onları rehin alan ve korku dolu dakikalar yaşamalarına neden olan banka soyguncularına karşı empati yapıyor, şefkat besliyor.
Kendilerini rehin alan kişilere karşı besledikleri şefkat ve empati duygusu da ortaya psikoloji biliminin en önemli sendromlarından bir tanesini kazandırıyor: Stockholm sendromu.
Stockholm sendromu belirtileri, neden ortaya çıktığı ve ne gibi etkileri olduğu konuları özellikle Stockholm sendromu ile yeni tanışmış insanların ilgisini çekiyor… Ancak tek araştırma nedeni yalnızca Stockholm sendromunu tanımak ve bilgi edinmek de değil. Stockholm sendromu belirtileri geliştirdiğine inanan, kendinden ve ilişkisinden şüphelenen birçok insan bugün bu sendrom ile ilgili bilgi almak için çabalıyor.
Stockholm sendromu yaşadığından şüphelenen ve bu sendromdan muzdarip olduğunun henüz farkında olmayanlar için, Stockholm sendromunun aslında beyninizin bir savunma mekanizması olarak onu kullandığını söyleyebiliriz.
Stockholm sendromunun ortaya çıkış hikayesinde görüldüğü gibi rehin alınan kişilerin, bir savunma mekanizması geliştirmesi gibi onları rehin alan kişilerle empati yaptığı hatta bir süre sonra can korkusu ile onlara yardım ettiği görülür. Kişi, buna göre kendisini rehin alan kişiye muhtaç hisseder ve bu durum da kişiyi, onu rehin alan kişiye bağlı hissettirir.
Stockholm Sendromunda;
Tüm bu davranış ve hissiyatlar, beynin acil durum çağrısında geliştirdiği bir savunma mekanizmasıdır. Rehin alınma durumunda banka soyguncularına aşırı güven duyma ve kurtarılmayı reddetme durumu da Stockholm sendromu için beynin bir koruma politikasıdır.
Stockholm sendromu travmatik bir sendromdur. Stockholm sendromu, baskı gösterilen kişi üzerinde, onu baskılayana karşı ortaya çıkar. Bahsedilen bu baskı ise dini, siyasi, duygusal olabilir. Daha spesifik örneklerle açıklamak gerekirse; şiddet gördüğü halde kocasından ayrılamayan kadın, Stockholm sendromu yaşıyordur. Ona zarar veren bir kişinin yanında olmak, ona hak vermek ve hatta empati yapmak; Stockholm sendromuna dönüşerek durumu kişi için içinden çıkılamaz hale getirebilir. Dolayısıyla Stockholm sendromu belirtileri gösteren kişinin, profesyonel bir terapist yardımı alması gerekir.
Stockholm sandromu nedir tanımladıktan sonra, bu sendromu yaşayan kişiler nasıl davranışlar sergiler, bir kişinin stockholm sendromunu yaşadığı nasıl anlaşılır bu konulara değinmek lazım çünkü Stockholm sendromu hakkında bilinçlenmek yalnızca sendromun hangi etkileri getirdiğini bilmekle kalmıyor; kişide ne gibi davranış problemleri ortaya çıkardığının da farkında olmak gerekiyor.
Stockholm Sendromu aynı zamanda travmatik bağlanma özelliklerini de içerisinde barındırdığından, bir travma sonucunda kişilerde;
Stockholm Sendromunda aslında rahatsızlık duyduğu olay ya da duruma karşı bakış açısının sağlıklı bir şekilde işlemediği görülmektedir. Çevredeki uyarılara rağmen kişi kabul etmeyi reddeder ve bağlılığını sürdürür. Ancak bireyin, fark ederek bu bağlılığından ayrılması ve olaylara, yanındaki kişiye sorgulayıcı bir gözle bakması gerekir.
Stockholm sendromunda doktor için danışanının öyküsü oldukça önemlidir. Travmatik bir olay yaşamış mı? Stockholm sendromu belirtileri neye dayanıyor? Nasıl bir durumdan kurtulmuş, kime neden bağlanmış. Dolayısıyla stockholm sendromu tedavi sürecinde danışanın yaşadıklarını bilmek ve bunların doğru yorumlanması oldukça önemlidir.
Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi ise Stockholm sendromunu tanımlamak için sonuçları belli ve kategorize edilmiş bir testin olmamasıdır. Stockholm sendromu, psikolojik ve fiziksel bir travmanın sonucunda danışanın, doktora anlattıklarından yola çıkılarak teşhisi konulabilecek bir sendromdur.
Travma sonucunda kişi, bağlandığı kişilerin kötü biri olduğunu ve kendisine zarar verdiğini reddeder. Belirli bir süre kabul etmez. Dolayısıyla stockholm sendromunun teşhisi de zorlaşacaktır.
Kaygı, modern hayatın kaçınılmaz bir parçası haline geldi. Günlük yaşantımızda karşılaştığımız stres...
Mükemmeliyetçilik ve Anksiyete: Kusursuz Olmaya Çalışmanın Bedeli Mükemmeliyetçilik, m...
Psikoterapinin İyileştirici Gücü Hayat zaman zaman bizi öyle bir noktaya getirir ki, içinden &cc...